3 Aralık 2016 Cumartesi

Bitlis'in Halk Oyunları


 BİTLİS'TEN YÖRESEL HALK OYUNLARI

Bitlis yöresi halk oyunları çok zengin ve çeşitlidir. Oyunlar genellikle halay yada bar şeklindedir. Halay Bitlis'te "Berite" Adını alır. Alkuşya, Süzme oyunu. Tringo halay türü oyunlardır. Bitlis barı , Aşürme bar özelliği taşır.
Oyunlar kareografik düzenleri yönünden çeşitlilik gösterir. Halay ve bar özelliklerine göre oyunların el tutuşları farklıdır. 
Örneğin Nare, Temirağa'da oyuncular birbirlerinin parmaklarını tutar. Hımhimi'de kolkola girer. Barlarda eller kenetlenir. Düz halaylarda oyuncular birbirlerine sarılırlar. 
Yörede oyunlar oynanınış şekillerine göre:
Kişisel oyunlar:
Bu oyunlar bir veye iki kişinin oynadığı oyunlardır. Kişisel kabiliyetlerin ortaya konduğu oyun türleridir. Teşi, Tringo, Harkuşta...vs.
Grup halinde oynanan oyunlar:
İkiden çok kişinin birlikte oynadığı oyunlardır. Kendi aralarındasıralanırlar:
Kadın oyunları: Lorke, Memyane, Düğme, Teşi, Meyroki...vs.
Omuzda oynananlar: Gezal, Dokuz ayak, Pori,...vs.
Avuçlardan tutarak oynananlar: Ağır gövenk, Gerzane,...vs
Küçük parmak tutarak oynananlar: Değermenci, Dolape, Berican, Şilore, Aşırma, vs.
Araçlı oyunlar:
Bıçak kullanarak oynanan oyunlardır. Bitlis'te Zeyno, Arvadın Öldü veya Bıçak oyunu adı ile oynanırlar. Bu oyunlarda sertlik ve savaş anlatılır. 
Diğer oyun örnekleri:
Dello, Botane, Adley, Gezal, Meyroki, Motgane, Süleymane, Pappori, Sepe, Melefani, Kavaşe, Kız Halayı, Nare, Çarşıda Atlas, Bolağ, Attım Havaya, Temirağa, Alkuşta, Çarşıbaşı, Süzme Oyunu,.vs  

Bitlis Yöresine Ait Türküler Ve Hikayeler

Ahlat'ın Altında Küçük İskele

Ahlat'ın altında küçük iskele
On sekiz yaşımda gittim askere

Yol ver (Oy yol ver oy) başı dumanlı dağlar
Yol ver (Oy yol ver oy) göğsü çimenli dağlar

Yüksek minareden attım kendimi
Çok aradım bulamadım dengimi


Yüksek minarede kandiller yanar
Kandilin şavkına bülbüller konar


Ahlat'ın Başındayım

Ahlat'ın başındayım
On altı yaşındayım
Kınamayın vay dostlar
Gül kızın peşindeyim

Güley Güley Gül hanım
Gel otur benim canım
Sensin benim dermanım
He canım he malım

Ahlat'ın kara taşı
Yandı bağrımın başı
O yar burdan gideli
Durmaz gözümün yaşı

Güley Güley Gül hanım
Gel otur benim canım
Sensin benim dermanım
He canım he malım


Atem Tutem Men Seni


Atem tutem men seni
Şekere gatem men seni
Akşam baben gelende oy
Ogüne atem men seni

Hop hopun olsun oğlum
Gül topun olsun oğlum
Sıralı gavak dibinde oy
Toyluğun olsun oğlum

Atem tutem men seni
Şekere gatem men seni
Akşam baben gelende oy
Ogüne atem men seni

Ev süpüre toz ede
Hemama gider naz ede
El ayağı kir içinde
Yıkamam diye naz ede

Atem tutem men seni
Şekere gatem men seni
Akşam baben gelende oy
Ogüne atem men seni

Bağa Vardım Nar İçin

Bağa vardım nar için (ben yandım yar yandım)
Gül kopardım yar için (yandım gül bir tanem)

El vurma diz kırma yüreğim yaralı
Beni baştan çıkartan o göz karalı

Bağa vardım budanmış (ben yandım yar yandım)
(ah) Güle bülbül dadanmış (yandım gül bir tanem)

El vurma diz kırma yüreğim yaralı
Beni baştan çıkartan o göz karalı

Terzilerde makine (ben yandım yar yandım)
Kalk gidelim hakime (yandım gül bir tanem)

El vurma diz kırma yüreğim yaralı
Beni baştan çıkartan o göz karalı

Bitlis'in Dağlarında

Bitlis'in dağlarında
Bülbülüm bağlarında
Ray ray ram

Bitlis'in içi dere
Derenin içi kale
Ray ray ram

Kaleden gördüm yari
Oturmuş ağlar zari
Ray ray ram

Ağlama nazlı yarim
Sızlama nazlı yarim
Ray ray ram

Bitlis'in Önünde Bağlar

Bitlis'in önünde bağlar
Hanımey le le
O yar oturmuş gül bağlar
Belalım le le
Bu dertlere dayanamaz
Hanımey le le
Ne hastalar ne de sağlar
Belalım le le

Vay hanım hanım hanım hanım
Hanımey le le
Sensin benim yar dermanım
Belalım le le

Bitlis'in başında bora
Hanımey le le
Cahil idim düştüm tora
Belalım le le
Beni tora düşürenler
Hanımey le le
Dilerim yansınlar nara
Belalım le le

Vay hanım hanım hanım hanım
Hanımey le le
Sensin benim yar dermanım
Belalım le le

Göğe de yıldız serpseler
Hanımey le le
Beni de toya salsalar
Belalım le le
Canım kurban ederem
Hanımey le le
Yari bana verseler
Belalım le le

Vay hanım hanım hanım hanım
Hanımey le le
Sensin benim yar dermanım
Belalım le le

Bitlis'te Beş Minare


Bitlis'te beş minare (beri gel oğlan beri gel)
Yüreğim dolu yare (beri gel canan beri gel)
İsterem yanan gelem (beri gel oğlan beri gel)
Cebimde yok beş pare (beri gel canan beri gel)

Tüfegim dolu saçma (beri gel oğlan beri gel)
Güzelim benden kaçma (beri gel canan beri gel)
Doksan dokuz yaram var (beri gel oğlan beri gel)
Bir yara da sen açma (beri gel canan beri gel)

Mendilim Dolu Yemiş
Mendilim dolu yemiş
O yar bana yollemiş
Selamı başüstüne
Niye özü gelmemiş

Başını bağladile
Otırıp ağladile
Gelin gidecağ diye
Yüreğim dağladile

Gıneyi koyun tase
Bu gece girin yase
Kaynenesi zalımdır
Alır kızı kafese

Gıneyi getirdile
Bermağın batırdile
Bir gün önce nazo dı
Şimdi gelin dedile

Yoldan Geçen Yolcu Kardeş

Yoldan geçen yolcu kardeş
Eylen bir sual sorem sana
Sorem de muradım alem
Men mi güzelem gız mı güzeldir
(Yar güzeller)

Yoldan geçen yolcu menem
Razı olsem söylemenem
Nabalnize giremenem
Sen de güzelsen gız da güzeldir
(Yar güzeller)

Al almenin iyisini yüke tutarlar
Çürük olanları yole atarlar
Kız ile gelini bir mi tutarler
Kız dururken kimse bağmez geline
(Yar güzeller)

Yoncalar Hanım Yoncalar

Yoncalar hanım yoncalar
Sallansın beli inceler

Yavaş yürü gelirem
Yoncalar hanım yoncalar
Potinim düğmelirem
Sallansın beli inceler
Az koynunu yer eyle
Yoncalar hanım yoncalar
Soğuk vurur ölürem
Sallansın beli inceler

Yoncalar hanım yoncalar
Sallansın beli inceler

Gidersen yolun olum
Yoncalar hanım yoncalar
Uzanım kolun olum
Sarmaya beli inceler
Nerde konak olursan
Yoncalar hanım yoncalar
Orda yorganın olum
Sarmaya beli inceler

Yoncalar hanım yoncalar
Sallansın beli inceler

Türkülerin Hikayeleri

Bitlis’te Beş Minare:

Rus işgali sırasında Bitlis, bir harabe şehir görüntüsü alır. Düşmanın çekilmesinden sonra savaş esnasında Bitlis’ten kaçan bir baba ve oğul, Bitlis’e dönmek üzere yola çıkarak şehre hakim konumdaki Dideban Dağı eteğine varırlar. Baba, şehirde canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için oğlunu şehre gönderir. Bir süre sonra oğul geri döner ve uzaktan babasına şöyle seslenir:

"Şehirde yaşama dair hiçbir iz yok; sadece beş tane minare ayakta kalmış."

Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve şöyle bir ağıt yakarak oğlunu yanına çağırır.

Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel.

Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel.

Bu ağıt zamanla türkü ve manilere konu olarak günümüze kadar gelir.

Diğer hikayelerin günümüze nerden, nasıl geldiği bilinmemektedir

KAYNAKCA: http://www.turkmmo.com/lise-ilkogretim-bilgileri/1766330-bitlis-yoresine-ait-turkuler-ve-hikayeleri.html

Bİitlis'in Yöresel Kıyafetleri

YÖRESEL GIYSILER


Bitlis halkı yöresel giysilerini çok yönlü düşüncelerle seçmiş ve kullanmıştır. Tamamen el dokuması olan erkek giysileri, “Gej” denilen tiftik kılından dokunan kumaşla yapılır. Giyilen giysiden bayanın evlimi, bekar mi, zengin mi, nisanlımı olduğunu anlamaya yarayan özellikler mevcuttur.
Folklorda olduğu gibi yöresel giysilerde de bir zenginlik ve çeşitlilik bulunmaktadır. Bitlis halkı, yöresel giysilerini çok yönlü düşüncelerle seçmiş ve kullanmıştır.



1. Kadın Giysileri

Kadın giysileri oldukça geniş bir zenginlik gösterir. Hatta kadının giyinişine göre onun evli, bekar, nişanlı olup olmadığı kolayca anlaşılır. Kadınların kullandığı giysiler kısaca şunlardır:



a) Baş

I.  Kofi: Basa geçirilen fes benzeri, kenarları çuhaya benzeyen kumaşla çevrilmiş, tepe kısmi ipek veya benzeri ipliklerle elde islenmiştir. Kofinin çevresinden sırta ve omuzlara doğru sarkan püsküller bulunur. Alin tarafına gelen kısmına ise “Tikme” adi verilen küçük altınlar (genellikle çeyrek altın) dizilir.
II.  Merheme (Leçek - Laçik): Saçlar görülmeyecek şekilde boydan boya basa örtülen ince, beyaz ve sik dokunmuş örtüdür. Etrafı elle örülmüş oyalar veya pullarla çevrelidir.
III.   Pusu: Serpuş da denilen bu giysi, başın çevresine alından geçirilmek
Suretiyle merheme üzerine sarılır. Sol tarafta düğümlenerek aşağıya doğru sarkıtılır. Bazı yörelerde birden fazla olduğu da görülmektedir.
IV. Tikme: Kırmızı veya siyah renkli, kofiden daha kısa kenarlı olup basa giyilen bir giysidir. Bu giysi, alin hizasında olup üzeri, Hamidiyelerle süslü, zenginlerin giydiği bir baslık seklidir.

b) Boyun

Özellikle genç kızların boyunlarına bol miktarda ve değişik sekil ve renklerde boncuk asılır. Bu adet köylerde yapılmakta ve halen de devam etmektedir. Zengin olanlar, bunların dışında ip sekline getirilmiş olan kumasın üzerine kulplu altın takarlar.

c) Vücut
I. Fistan: Genellikle kadife veya satenden yapılmış elbisedir. Bu elbiselerin üzerine renkli islemelerle çeşitli motifler veya sırma islemeler yapılır. Kolları uzun, belden aşağısı geniş ve uzundur.
II.  Cepken: Fistan üzerine giyilen, kadife veya diğer kumaşlardan yapılan yarim boy giysi veya yelektir. Cepken değişik renklerde olduğu gibi, uzaktan bakıldığında göz alici bir şekildedir.
III.  Kemer: Fistanın üzerinde takılan, kalın deriden yapılan ve “palaska” adi verilen kemerdir. Fistanın, ön taraftan iki ucu bu kemerin altına sokulur. Nedeni; hem uzun olan eteğin yere sürünmesini önlemek, hem de iç kısma giyilen diğer elbiselerin görünmesini sağlamaktır.

ç) Ayaklar

Köy kadınları ayaklarına yünden örünmüş değişik renkteki çorapları giyerler. Ayakkabı olarak “Trabzon” adi verilen lastik ayakkabı, ayni tipte yapılmış renkli naylon ayakkabı veya ender de olsa Harik giyilir. Eski tarihlerde köy kadınları ayaklarına halhal takarlardı.

2. Erkek Giysileri 


a) Bas

I.  Pusu: Kadınlarda olduğu gibi erkekler de bu giysiyi kullanmaktadırlar. Özel kumaştan yapılarak, renk ve dokunuşlarına göre isimlendirilirler. Siyah, mavi, mor, beyaz, kırmızı pusu, altuniye ve desenli pusu seklinde isimlendirilirler.
II.  Egal: Erkeklerin kış aylarında başlarına bağladıkları, yün ve pamuktan dokunan, siyah ve mor renkli giysilerdir.

b) Vücut

I. Köynek: Erkeklerin iç kısma giydiği, desenli kumaştan yapılan düğmeli bir giysidir.
II.  Sal: Tiftik yününden yapılmış özel pantolondur. Her tarafı bol paçalı olup, ayağın üzerine kadar uzanır. Bele, pamuk ipliğinden yapılmış “uhçur” la bağlanır. Kemer takılanlara rastlamakta mümkündür.
III.  Sapik: “Gej” (tiftik keçisinin kılları ile dokunan, mekik sayısına göre kalitesi değişen, kisin sıcak, yarin serin tutmasıyla özellik gösteren, yöreye mahsus bir kumaş) adi verilen özel kumaştan yapılır. Ceket gibi kullanılan düğmesiz bir giysidir. Önü ve kol altları açıktır (yaz aylarında giyildiğinde hava almayı sağlar). Kol ağızları geriye doğru kıvrık olup, renkli kumaştan yapılır. Bu giysiler; el tezgahlarında, yün ve tiftikten dokunur. Kollarda ayrıca “Cellahi” adi verilen, bir metre boyunda, beyaz kumaştan yapılmış ve kola Palu kısmından bağlanan kol bağı bulunur. Sapikin içine yarim dik veya yakasız iç gömleği giyilir. Bu gömleğin kollarında 50 - 60 cm. uzunluğunda, beyaz kumaştan yapılmış, 3 - 5 cm. eninde bir ek kumaş bulunur. “Salte” adi verile bu ek parça, sapık giyildikten sonra geniş olan kolların devamlı olarak aşağıya doğru düşmemesini, yapılan ise mani olmaması için sapikin üzerine sarılarak dirsek hizasında bağlanır. Bu yeleğin her iki yani islemelidir. Yine yeleğin her iki yanında el isiyle yapılmış cep bulunur.
IV.  Aba: Keçi derisinden yapılmış, kolsuz ve tüylerle kaplı, kış aylarında soğuktan korunmak gayesiyle giyilen bir giysidir.

b)  Ayak

I.  Harik: Üstü keçi tüyünden örülmüş, altı ise kendir ipinden dokunan bir ayakkabıdır. Serin tutması nedeniyle genellikle yaz aylarında giyilir.
II.  Çorap: Düz beyaz, renkli, veya desenli olarak yünden örülür.
III. Çarık: Manda derisinden yapılır. Kadın ve erkekler dört mevsimde de giyerler. Uzun deri ip bağları ile bileğe bağlanırlar. Anadolu’nun yabancı olmadığı bir giyecektir

KAYNAKCA: http://koyunlu-ohin.tr.gg/Bitlis-h-in-Y.oe.resel-Giysileri.htm